Şimdiye bakalım. Global ölçüde küresel ekonomik panoramaya baktığımızda ne görüyorsunuz? Tüm dünya bir türlü geçmek bilmeyen salgının esiri altında. Tüm varlık sınıfları satılıyor. Nakite dönme çılgınlığı başladı. Peki şirketinizin içinde bulunduğu bu ölümcül ortamda markalaşma, isim tescili, patent hakkı, iso belgelendirme gibi kurumsallaşmanın olmazsa olmazları arasında olan vazgeçilmez faktörler konusunda ne yapmalı?
Öncelikle şunu söylemek isterim ki şirketiniz bu ölümcül ortamda hala sağsa kendinize en güzelinden bir pasta alın ve afiyetle tüketin. Şirketinizi, çalıştığınız personelleri ödüllendirin. Çünkü durum gerçekten kötü. Dünya geneline bakarsak yüz binlerce şirket battı. Üstelik bu şirketler sadece küçük şirketler değil. Hala nefes alıyorsanız bunu kutlamalı ve şükretmelisiniz. Ama fazlada rehavete kapılmayın ve zaten olduğunu düşündüğümüz kriz planlarını güncelleyin. Bir kriz planınız yoksa hemen yapın. Aksi takdirde olacaklar can acıtacak seviyede.
Türk Patent’in kuruluş yılı 24 Haziran 1994. Daha eskiye gitmeyelim. O zamandan bu zamana tam 26 yıl geçti. Marka yaratmak için bundan daha iyi bir dönem hiç olmadı. Fakat buranın altını çiziyorum. Herkesin yaptığını değil yapılmayanı yapmak, anlatılmayı anlatmak ve sunulmayanı sunmak zorundasınız. Salgın bize gösterdi ki ne iş yaparsanız yapın dijitalde ayağınız yoksa sizde yoksunuz. Ya da yakında yok olacaksınız. Sadece karlılığa odaklanan bir firma olmayın. Pragmatik zihniyetle hareket edin. Uzun vadeli düşünürseniz markanızın geleceği de uzun vadeli olur.