Sizlere şimdi ilginç bir hikâye anlatacağım. Kırk yıl hatırı kalacak türde bir hikâye. İstenildiğinde en sert şekilde hazırlanabilecek, bazı durumlarda ise bol şekerli tüketilebilecek türde bir hikaye. Bu bir yolculuk. Sıfırdan zirveye doğru adım adım tat al ala çıkılan bir yolculuk. Hulusi Bey’in zirveye doğru giden yolculuğu bu.
Kahve yapmak bir sanattır. Hulusi Bey’in benimsediği en önemli kıstas bu. Gönen’de küçücük bir dükkân tutarak sanatını icra etmeye başladı. Önceleri işler kötü gitti. Gelip geçen ona “Çayda koymalısın buraya”, “Simit ve poğaçada olmalı mutlaka” diye akıl veriyordu. Ya Türk Kahvesi’nin gücüne inanmadılar ya da Hulusi Bey kahvelerinin henüz tadına bakmamışlardı. İkinci söylediğimiz oldu. Henüz tadına bakmayan herkes biraz irkilerek yanaştı. Çünkü kahvede kuaförlük gibidir. Saçınızı kesen kuaförü hiç değiştirmek istemezsiniz. Türk insanı için kahvede aynı böyleydi. O keyfi yapacaksa en iyi şekilde yapmalı. Aksi asla düşünülemezdi. İşte Hulusi Bey bunun farkındaydı. İnsanların hayat mücadelesinin içinde oradan oraya savrulduğunu günümüzde en iyiyi üretmek, en çok çeşidi üretmek, onlara her zaman tatmadığı yeni tatlarında olabileceği göstermek. Sürekli o küçücük dükkânında kahve kavurdu. Her gün saatlerce. Dışarı çıkıp sokakta gezinmeye başladı. O dükkân oradaysa o sokak kahve kokmalıydı. Aksi düşünülemezdi. Farklı bir kafaya sahipti. En iyiyi ürettiğini biliyordu. Ama markalaşmalıydı. Hemen gerekli adımları attı ve firmamızın hizmetlerinden faydalanmaya başladı. Batu Patent bünyesinde markalaşma adımlarını yürütürken Batu Belgelendirmede ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 22000 Gıda Yönetim Sertifikalarına sahip oldu. Onun derdi orada insanların gelip giderken aldığı bir kahveci olmak değildi. Kafaya koymuştu. Türkiye’nin birçok noktasında lezzetinin tadılmasını istiyordu. Bunun için gerekli hizmetin ne olduğunu adı gibi biliyordu. Batu Medya’ya profesyonel logo, sosyal medya ve web sitesi çalışmalarını yaptırdı. Oturdu sitesine içerik girdi. Bir yandan kahve kavuruyor bir yandan web sitesine yazılar yazıyordu. İstediği oldu. Web sitesini gören, sosyal medyada varlığını hisseden herkes ona bir şeyler soruyordu. Üstelik bir süre sonra kapısının önü, sokağın başından sonuna kadar her yer kahve kokar oldu. Sabahları esnaf dükkânları açtığı anda o oradaydı. İnsanlar kepenklerini kaldırırken kahve kokusuyla ayılıyordu. Çevreden geçen elleri dolu teyzeler önceleri bu kokunun nereden geldiğini anlamadılar. Çünkü dükkân ufaktı. Ama Hulusi Bey için bunun önemi yoktu. Etkisi önemliydi. Yerin küçük olması bilakis rahat ve hızlı hareket etmesine olanak sağlıyordu.
Bir süre sonra öyle bir şey oldu ki içeriye bir iki derken teyzeler doluşmaya başladı. Önceleri yüzer gram alırlarken gramajların miktarı arttı. Alan mutlaka birilerine söylüyordu. Esnaf içeriye sürekli birilerinin girip çıktığını görünce lezzetli kahveden tatmak istedi. Dükkânın içerisine girdiğinde marka tescil belgesini, ISO sertifikalarını görünce burada işlerin normal seyrinde ilerlemediğini anladılar. Burası farklıydı. İçeri girdikleri anda bunu hissetmişlerdi. Kahveden de bir yudum alınca ipin ucu iyiden iyeye kaçtı. Artık Gönen’deki o küçük dükkân hiçte küçük değildi. Sabahtan akşama kadar kapısının önü, esnaf sürekli bir yerlere götürülen paket servisler, web sitesi ve sosyal medyadan bayilik istekleri derken iş başka bir boyuta geçti ve Hulusi Bey oturup düşünmeye karar verdi.
Devam edecek…
